Türkisch | Englisch | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | doğal güzellik | scenic beauty n. | ||
Japan is famous for its scenic beauty. Japonya doğal güzellikleriyle ünlüdür. More Sentences |
||||
General | doğal güzellik | natural beauty n. | ||
It expressed its view of the countryside by purchasing areas of outstanding natural beauty. Olağanüstü doğal güzelliğe sahip alanları satın alarak kırsal kesime bakışını ifade etmiştir. More Sentences |
||||
Tourism | ||||
Tourism | doğal güzellik | natural beauty n. | ||
The mountains, lakes, rivers and lush green forests of Ikaria island form a unique natural beauty. Ikaria adasının dağları, gölleri, nehirleri ve yemyeşil ormanları eşsiz bir doğal güzellik oluşturur. More Sentences |
Türkisch | Englisch | |
---|---|---|
General | ||
General | devletçe kamunun kullanımı ve yararı için korunan ve doğal güzellik ve özelliklere sahip bölge | national park n. |
Environment | ||
Environment | olağanüstü doğal güzellik bölgesi | area of outstanding natural beauty n. |
Environment | halkın eğlenip dinlenmesi için ayrılmış doğal güzellik alanı | scenic reserve [new zealand] n. |
Abbreviation | ||
Abbreviation | olağanüstü doğal güzellik bölgesi | aonb (area of outstanding natural beauty) n. |
Abbreviation | olağanüstü doğal güzellik bölgesi | aonb (area of outstanding natural beauty) n. |